ANA SAYFA » KIRK BİR KERE İSTANBUL » Kırk Bir Kere İstanbul Hakkında » Hacı Selim Ağa Kütüphanesi: Huzur Bahçesi/Fatih Yıldız
Hacı Selim Ağa Kütüphanesi, Üsküdar’da balıkçı pazarının hemen arkasında yıllardır önünden geçip gittiğim ancak merak etmeme rağmen içine hiç girmediğim bir yerdi. Kütüphane normalde hafta sonları kapalı olduğu için giremiyordum aslında. Rahşan Tekşen Hanımefendi’nin “Kırk Bir Kere İstanbul” kitabında kütüphanenin hikayesini okuyunca merakım daha da artmıştı. Hafta sonu yolum yine Üsküdar’a düştüğünde önünden geçtim yine. Bu sefer kapısı açıktı. Hemen girdim içeri. Avluya girer girmez sanki farklı bir zaman dilimine geçtiğimi hissettim. Şehrin karmaşasından kurtulup huzur doldu içime. Avlunun ağaçlarla kaplı olmasının yanında kitapların ağırlığının etkisi de vardı elbette.
Kütüphanenin çok nazik bir güvenlik görevlisi var. İç kısımda fotoğraf çekmeme izin vermemesine rağmen avluda çay ikram etmesi ile gönlümü aldı. Kütüphane müdürü de avluda oturuyordu. Kısa bir sohbetimiz oldu kendisi ile. Nadide eserleri barındıran bir yapı. El yazma eserler iç kısımda özel olarak muhafaza ediliyor. Haliyle oraya giremedim. Ancak tüm el yazmaların tıpkıbasımları mevcut. Onları inceleme fırsatı buldum. Orijinalleri olmasa bile kitapların dünyası bambaşka. Allah Hacı Selim Ağa’dan razı olsun.
Üsküdar’ın merkezine bu şirin kütüphaneyi ne zaman niye yapmış? Aslında sadece kütüphane yaptırmamış. Bir de Sıbyan Mektebi varmış yanında. Çeşme yaptırmış suyu Bülbüldere’den gelen. Talebeler hem okusun hem ferahlasın diye. Taş Mektep deniliyormuş ahali arasında. Ancak 1930’lu yıllarda yıkılıp yerine daha büyük bir ilkokul yapılmış. Adı miras kalmış sadece. Hacı Selim Ağa İlkokulu. Üsküdar’dan Altunizade’ye çıkarken hemen sağda kalmakta. Okul ve kütüphane yan yana. Bundan daha büyük bir miras bırakılabilir mi?
Hacı Selim Ağa aslen İranlı bir köle iken Reisülküttab Mustafa Efendi’nin sahip çıkması ile önce azat ediliyor. Sonra aldığı eğitim ile devlet hizmetine giriyor. Taşıdığı istidat ve çalışkanlığı sayesinde süratle ilerliyor ve üst kademelerde vazifelerde bulunuyor. Son olarak Tersane Eminliğine getirilen Selim Ağa, Sultan III. Selim’in tahta çıkışından sonra savaş gemilerinin yapımını geciktirdiği için idam ediliyor. Böyle güzel bir eser veren bir zat için hazin bir son. Bu sebeple kütüphanenin bahçesinde yer alan mezarının kitabesinde “Tersane-i Âmire Emini merhum ve mağfur maktul el-hac Selim Ağa ruhuna Fatiha” yazmakta.
Kütüphanenin avlu giriş kapısının üstündeki dönemin meşhur hattatlarından Yesârî Mehmet Efendi’nin hattı ile yazılmış kitabesinde aşağıda ibare yer almakta. Sanki yıkılan okulun hüznü var satırlarında. “Mükemmel bir kütüphane bina etti li vechillah,
Sigâr-ı ümmete mekteb, kibârına kütübhane”
Küçücük bir yerde bir dünya huzur bulmak isterseniz Hacı Selim Ağa kütüphanesini ziyaret edin. Kütüphanenin hemen arkasında ailesi ile birlikte kabri bulunun Selim Ağa’ya fatiha okumayı da ihmal etmeyin sakın.
Fatih Yıldız, Yoldaki İzler, 14 Aralık 2018
https://www.yoldakiizler.com/istanbul/haci-selim-aga-kutuphanesi-huzur-bahcesi/
Muhabbetlerine katılmak isteyen herkese bir minderlik yer açar Kırk Bir Kere İstanbul ve heyecanla müjdesini verir: Bu kitap vesilesiyle yirmi bir mekânı ağır ağır gezen herkes, yirmi mekânda daha ağırlanacaktır. Sözünü çoktan vermiştir İstanbul. Onunla kırk bir kere buluşmak ve baş başa kalmak isteyenler için...
Bazı kitaplar ismiyle çağırır bizi ilkin. " Kırk Bir Kere İstanbul" der. Merakımızı celbeder iyice. kapağının üzerindeki turuncu, sarı, kırmızı tonlar sıcacık bir duyguyla sarmalar. Şimdi, o bildik minyatürden gelen çağrıya kulak vermezsek olur mu hiç?
“Yürümek” eylemi üzerine düşündüğüm bir sırada, şimdi yeniden elime alıyorum Rahşan Tekşen’in Kırk Bir Kere İstanbul’unu. Saf İstanbul kokan kitap daha ilk sayfadan itibaren kütüphanelerinden çeşmelerine, bedestenlerinden sokaklarına her daim hassas bir yürüyüş düzeniyle varıldığının, bir cezbe ile mekânlara girildiğinin ifşası. Yürümenin ne kadar da zarif, insanın varoluşuna başka hiçbir...
Rahşan Tekşen’in Kırk Bir Kere İstanbul kitabında, sosyo-kültürel hafızamız ve mazimizin yadigârı kıymetli eserler ve algılardan hoş bir müntahabat bekliyor okuru. İstanbul’un yirmi bir güzelliğini ayrı başlıklarla ve tahkiye üslubuyla ele alan yazar, bazen Galata Kulesi’ne bazen Haydarpaşa Garı’na uğruyor.