Rahşan Tekşen

ANA SAYFA  »  KEŞKÜL  »  Çeviriler   »  İberistân-ı Almânî

İberistân-ı Almânî

BAHÇE

Ahmet Efendi’nin şehrin dışında büyük mü büyük, güzel mi güzel bir bahçesi vardı. Bir de Mazhar adında nur topu gibi mini mini bir oğlu… Mazhar ne zaman bahçeye gelse çiçekleri hayran hayran izler, onlara baktıkça mutluluktan uçardı. Babası oğlunun bu ilgisini fark etti, ona kendi çiçeklerini yetiştirebileceği bir sürpriz hazırlamayı düşündü. Bahçesinin içinde oğluna küçük bir yer verecek, oraya çiçekler dikecek ve bundan böyle Mazhar’ın kendisine ait bir bahçesi olacaktı. Hemen işe koyulmaları için bahçıvanları çağırdı. Oğlunun bahçesi bir an önce tırmıklanıp bellenecek ve çiçeklerle süslenecekti.

Kısa bir süre sonra Mazhar’ın bahçesinde yemyeşil yapraklar filizlenmeye ve dört bir yandan tomurcuklar çıkmaya başladı. Böylece babası oğluna hediyesini verme zamanının geldiğini anladı. Onu elinden tutup kendisi gibi küçük ve şirin olan bahçesinin yanına getirdi. Mazhar, rengârenk çiçekleri görünce mini mini ellerini çırpmaya ve olduğu yerde sevinçten zıplamaya başladı. Babasının kendisi için hazırladığı sürprizi o kadar sevdi ki bir an olsun oradan ayrılmak istemedi. Fakat akşam olmuş ve artık eve dönme vakti gelmişti.

Mazhar eve gidene kadar durmadan hayaller kurdu. Bahçesine rengârenk çiçekler dikecekti. Onları kendi elleriyle sulayacak, kendi elleriyle büyütecekti. Fakat o akşam öyle bir yağmur başladı ki günlerce durmak bilmedi. Mazhar değil bahçesini görmeye gitmek, kapıdan dışarı adım bile atamadı. Yağmurun dinmesi için küçücük ellerini açıp her sabah dualar etti. Çünkü bir an önce bahçesine kavuşmak istiyordu.

Nihayet birkaç gün sonra yağmur dindi ve güneş açtı ve babasıyla birlikte yeniden bahçesini görmeye gidebildi. Fakat bu kez onu şaşırtan başka bir şey daha oldu. Kırmızı ve yeşil çiçekler, küçük bahçesinin etrafını bir çerçeve gibi sarmış, çerçevenin içinde ise papatyalardan oluşan “Mazhar” ismi yazıyordu. Rüzgâr estikçe papatyalar su gibi dalgalanıyor, kendi adı bayrak gibi çimenlerin üzerinde sallanıyordu. Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemeyen Mazhar, sevindiği zamanlarda yaptığı gibi yine ellerini çırpıyor ve gözlerini bahçesinden ayıramıyordu. Biraz sakinleştikten sonra:

-Çiçekler benim adımı nasıl yazdılar babacığım, diye sordu.

Babası:

-Bilmem, belki rüzgâr gelip senin için bu tohumları ekmiştir, kim bilir, diye cevap verdi.

Oğlunun cevap vermediğini ve bunun nasıl olduğunu hâlâ anlayamadığını görünce:

-Olamaz mı Mazhar’cığım, diye sordu.

Mazhar:

-Olamaz, dedi. Şimdi anladım. Bunu sen yaptın. Beni sevindirmek için sen ektin bu çiçekleri. Tohumlara harfleri sen öğrettin. Değil mi babacığım, diye sordu.

Ahmet Efendi, oğlunun zekâsına bir kez daha hayran kaldı:

-Maşaallah benim yavruma, dedi. Çabucak anlayıverdin. Madem bu harfler tesadüfen yan yana gelmedi. Madem bir ressama ya da bir bahçıvana ihtiyaç duydu, peki söyle bakalım, bahçenin etrafını saran kırmızı ve yeşil çiçekler nasıl oldu? Bu küçücük yaprakların üzerindeki çizgileri, o güzelim desenleri kim çizdi?

Babası yere çömelip kendisini can kulağıyla dinleyen oğlunu kucağına oturttu ve konuşmasına devam etti:

-Elbette bu yaprakların üzerindeki nakışları çizen Allah’tır. Rengârenk çiçekleri bize hediye edip onlarla yeryüzünü süsleyen gerçek sanatkâr O’dur. Hiçbirini kullarından kıskanmadan cömertçe veren yine O’dur.

Çiçeklerin güzelliği ve rüzgârın taşıdığı koku, babasının anlattıklarını doğruluyordu. Mazhar bu yaşadıklarından çok etkilendi ve babasının elini tutup:

-Haklısın, dedi. Bu kadar güzel çiçeği, ağaçları, gökyüzünü, yıldızları yaratan biri mutlaka olmalı.

Ahmet Efendi, oğlunun bu sorusundan ve düşüncesinden son derece memnun kalmıştı. Kendisine böyle zeki ve kabiliyetli bir evlat verdiği için Allah’a şükretti. Sonra sözlerine şöyle devam etti:

- Evet, benim elmas oğlum. İnsanın dünyayı dolaşmasına gerek yok. Anlamak isteyen bizim bahçemize bakarak bile dersini alır. Çünkü buradaki her yaprak, her tomurcuk, her çiçek Allah’ın kudretini anlatıyor. Sırf bizim bahçemize bakarak bile Allah’ın insanlara karşı ne kadar merhametli olduğunu anlayabiliriz. Yeryüzündeki her şey aslında O’nun varlığını anlatır. Gördüğümüz her güzellik, O’nun ne kadar zengin olduğunu, ne kadar güçlü olduğunu anlatır. Bu birbirinden güzel çiçeklerin hiçbiri yokken, onları birden var etmesi yine O’na işaret eder. Onlara renkler vermesi, şekiller vermesi…

Ahmet Efendi, hayretler içinde kendisini dinleyen Mazhar’la birlikte eve dönmeden önce bir şiir okuyarak sözlerini bitirdi:

Bin kâinat gizlidir bu kâinatın içinde

Bu kâinat ise bir kum tanesi kadar küçüktür

Kum tanesi dediğin belki de bir tohumdur

Gün gelir bin bahçe çıkar içinden

Bunca bereket ve bunca servet

O’nun kudretini anlatır durur

Düşünülemez yokluğun, her şeyi yaratan sensin

Kâinattaki her şeye hayat veren sen

Kulların nasıl gönülden âşık olmasın sana

Sensin çünkü iyiliğin ve merhametin kaynağı


İbersitan
İbersitan

İbersitan
İbersitan

İbersitan
İbersitan

İbersitan
İbersitan

İberistan Osmanlıca
İberistan Osmanlıca

İberistan Osmanlıca
İberistan Osmanlıca

İberistan Osmanlıca
İberistan Osmanlıca

İberistan Osmanlıca
İberistan Osmanlıca


Çeviriler KATEGORİSİNDEN...

akillilar-kitabi-780

Akıllılar Kitabı

Oğlum, Allah’tan kork ve O’na itaat et. Koyduğu yasaklardan sakın, sünnetine tabi ol, yoluna bıraktığı işaretlere dikkat et ki noksanlarından kurtulasın ve gözün aydın olabilsin. Bilesin ki en ufak bir şey dahi O’ndan saklanamaz. AKILLILAR KİTABI (Ravdatu’l-Ukalâ ve Nuzhetu’l-Fudalâ) EBÛ HÂTİM MUHAMMED BİN HİBBÂN EL-BUSTÎ

DETAY...

hamza-nin-katili-765

Hamza'nın Katili

Dünyayı çepeçevre saran koyu bir gece, Mekke’yi ve vadilerini örttü siyahlığıyla. Sadece birkaç yıldızın kendini gösterebildiği bu karanlık gecede evler, ne olduğu belli olmayan bir yığın gibi gözüküyordu. Sessizlik dört bir yanı sarmıştı; altında heyecanlar, kökleşmiş kinler, isyan ve inada bulanmış tehlikeli ümitler yatan sahte bir sessizlik... Yarın intikam günüydü. Kureyş’in, Allah’ın Rasulü Muhammed’den intikamını almak için içindekileri kusacağı gün... Bedir’i unutmamıştı Kureyş. Müslümanların birçok Mekkeli kahramanı öldürdüğü ve çoğunu da esir aldığı o ebedî savaşı…

DETAY...

2024. Copyright © Rahşan Tekşen.

Avinga | XML