ANA SAYFA » KİTAPLIĞIM » EDEBİYAT AİLEM » Ali Seyyah
ÇOLAK RESSAM
nehri tedirgin geçiyordun
koşarak gergin ağlarla bana tedirgin
örgülü saçların sığmadı ellerime
bu eğri avuçlarla seni nasıl tutayım
ben çolak bir ressamım, iyi türkü söylerim
iyi de ne kelime kırık döküktür evim
dudağından bellidir bir çölü soracağın
öyleyse suya kanma bu bahçeye varmadan
buluttan çit öremem boğar bahçelerimi
uçurtma bilmem ama, iyi sapan tutarım
sana seslendi biri yorulup neşesinden
onun kanadı yok ya gök belledi kafesi
şimdi söylesem ona - sen kafeste doğmadın -
demiri ben bükmedim paslıdır tırnaklarım
ah bu çocuk değil mi sancılanan karnımda
kendi resmini çizen aynalara bakmadan
şimdi hançerler uman göğsündeki boşluğa
şimdi kısık bir sesle söylüyor türküsünü
yok mu bu savaşın sarılmaya kolları
sen ey prensesim - hâlâ düğünün yakın -
yakalandın çöllere -hâlâ serin ellerin-
benimse boğuk evim, bir tanedir duvarı
çiviler dövüşür gece resmini tutmak için
Ali Seyyah, Çolak Ressam, Şule Yayınları, 2018, sf. 76.
İçinde ne olduğunu hep merak ettim. Boyum kulpuna yetişmezdi. Sadece kapağındaki aynada kendimi seyredebilirdim. Eteklerimi iki yana açıp selâm verir, kulaklarımı çekiştirir, dişlerimi inceler, nanik yapar, kimse görmeden üst raftaki teneke kutuya nasıl ulaşabileceğimi düşünürdüm. Babaannemin odasında gardrobun hemen yanında alnı tavana değen antika dolabın varaklı tuğrası göze benziyordu. Başımın üstünden beni dikizleyen bu korkunç bakıştan ödüm patlasa da aynanın karşısından ayrılamazdım.
Her mektup özeldir. Ama “ne özel” mektuplardı seninkiler. Geçmiş zaman kalıbıyla konuştuğuma bakma, okuyorum bu ara sık sık, hâlâ öyleler. Yazıldıkları günlere geri götürmede, anı diriltmede üzerlerine yok. Merak ettiğim, bana artık niye yazmadığın. Dur söyleme, ben bulayım…
rüzgârın parmağını gördüm. hareketsizliğe dokundu. ne olduğunu neden dokunduğunu tuşun kendi parmağını seçtiğini bilmeden defalarca aynı tuşa dokundu.