Rahşan Tekşen

ANA SAYFA  »  EDEBİYAT AİLEM   »  Ali Seyyah

Ali Seyyah

Çolak Ressam
Çolak Ressam

ÇOLAK RESSAM

 

nehri tedirgin geçiyordun

koşarak gergin ağlarla bana tedirgin

örgülü saçların sığmadı ellerime

bu eğri avuçlarla seni nasıl tutayım

ben çolak bir ressamım, iyi türkü söylerim

 

iyi de ne kelime kırık döküktür evim

dudağından bellidir bir çölü soracağın

öyleyse suya kanma bu bahçeye varmadan

buluttan çit öremem boğar bahçelerimi

uçurtma bilmem ama, iyi sapan tutarım

 

sana seslendi biri yorulup neşesinden

onun kanadı yok ya gök belledi kafesi

şimdi söylesem ona - sen kafeste doğmadın -

demiri ben bükmedim paslıdır tırnaklarım

 

ah bu çocuk değil mi sancılanan karnımda

kendi resmini çizen aynalara bakmadan

şimdi hançerler uman göğsündeki boşluğa

şimdi kısık bir sesle söylüyor türküsünü

yok mu bu savaşın sarılmaya kolları

 

sen ey prensesim - hâlâ düğünün yakın -

yakalandın çöllere -hâlâ serin ellerin-

benimse boğuk evim, bir tanedir duvarı

çiviler dövüşür gece resmini tutmak için

 

Ali Seyyah, Çolak Ressam, Şule Yayınları, 2018, sf. 76.

EDEBİYAT AİLEM KATEGORİSİNDEN...

betul-baris-854

Betül Barış

  Çorbasından bir kaşık almıştı ki başının üzerinde bir gölge belirdi. Karasinek? Eşekarısı? Serçe? Neydi bu? Karartı tavan ve zemin arasında ani manevralar yapıyordu.   Çığlıklar atarak evden çıktı. Nefes nefese kalmıştı. “Bu da ne böyle?” diye sordu kendine. Cevap çok geçmeden titreyen vücudunun her bir uzvundan beynine doğru hücum etti. Yarasa!             Bu kelimeyi hayatında ilk kez kullanıyor gibiydi oysa yarasayla ilgili bir sürü belgesel izleyip mağaradaki hayatları hakkında birçok şey öğrenmişti ama şimdi bu bilgiler faydasızdı. Nitekim yarasa mağarada değil, salondaki kristal avizenin altında uçuyordu. 

DETAY...

sabri-gumus-70679

Sabri Gümüş

Göreve çıkacağımız sabah kahvaltıda çorba vardı fakat burnuma mis gibi demli çay kokusu geliyordu. Kantinimiz yoktu ama nereden alıyordum o kokuyu anlamadım. İçim buruk bir şekilde bahçede toplandık. Arkadaşlarla şakalaşırken üst teğmen geldi. “Asker toplan!” Diye bağırdı. Çantalarımızı ve silahlarımızı sırtlandık, sonra tim düzeninde sıra olduk.

DETAY...

nekro-porta-48662

Meliha Öz

Yedi Tepeli Babil'de, İsa'nın doğumundan beş yüz otuz iki yıl sonra, bir zemherir öğleden sonrasıydı. Sokakta oynayan çocukların, pencere önünde nakış işleyen kızların, tacını henüz takmış imparatorların gözünden yaş geliyordu. Fakat bunların ne mutluluk ne de kederle ilgisi vardı. Yüzüstü yatarak aşağıda olan biteni kayıtsızca seyrediyormuş gibi salınan bulutların, herkese fazla gelen tuhaf ışığıyla ilgiliydi bu.

DETAY...

sumeyra-ikiz-96677

Sümeyra İkiz

   Sahaf dükkânına her gün pek çok insan gelirdi. Ama o gün, kapısının önündeki dut ağacından içeriye giren küçücük bir tırtıldı.     Sabah rüzgârıyla yalpalayan ağacın tüylü yapraklarından birinin kenarını ısırmak üzereyken yere düşmüş, yumuşacık gövdesi toza, toprağa bulanmıştı. Ters düştüğü yerde başıyla ayaklarını birleştirip tortop olmuş, bir süre hareketsiz kalmış, sonra tutunamadığı ağaca yüz vermek istemezmiş gibi yan dönüp açıla kapana pürtüklü kaldırımda ilerlemişti.

DETAY...

2025. Copyright © Rahşan Tekşen.

Avinga | XML