Feriduddin-i Attar'ın anlattığına göre Habîb Acemî adında bir zat ne zaman Kur'an dinlese ağlarmış. "Arapça bilmiyorsun, neden ağlıyorsun?" diyenlere, "Evet bilmiyorum. Ama dilim Acemîdir, kalbim Arabî..." dermiş.
Anneler kızaran domateslerini, boy veren fasulyelerini anlatırken seslerinde kuşlar cıvıldıyorsa yeni evlatları olmuş, eskilerinin pabucu dama atılmış demektir. Belki de öyle değil...
Selçuklu ve Osmanlı saraylarında çeşit çeşit güvercinler beslenirmiş. Saraya gelen yabancı sefirler ülkelerine dönerken de onlara güvercin hediye edilirmiş. Kendini bir kuşla simgeleştirip dünyanın dört bir tarafına uçuran zarif bir anlayış...
Rahmetli Süheyl Ünver hocamızın "Edirne Medeniyetinde Sümbül" başlıklı makalesinde okumuştum. Halk sevap kazanmak ümidiyle Selimiye Camii'ne saksılar içinde sümbül yollar, bu saksılar saflar arasına konur ve sümbül kokuları arasında namaz kılınırmış.