Rahşan Tekşen

ANA SAYFA  »  KİTAPLIĞIM  »  EDEBİYAT AİLEM   »  Burcu Güven

Burcu Güven

Âlem-i Misal Rehberi
Âlem-i Misal Rehberi

ÇÖL BAHSİ                                  

KEF VE NUN BABINDANDIR

A’ma ve Mim

Güneşin yakıcılığını bütün zerrelerinde  hissederek gözlerini zar zor açtı sonra tekrar yumdu. Bunaltıcı sıcak nefes almasını zorlaştırıyordu. Gücünü toplayarak kalkmaya çalıştı. Heybesi beş on adım ötesindeydi. Ama ne Eyyam ne de Mestur oradaydı. Telaşla seslendi fakat  kendi sesinden başka bir şey duymadı. Hangi yöne gittiğini bilmeden yürümeye koyuldu. Şansının  yaver gittiğini söyleyebiliriz çünkü takriben yarım saat sonra mola vermiş bir kervanla karşılaştı. Kendisinden önce buraya gelenlerin olup olmadığını sordu kervanbaşına. Adamdan  “ sad’dan önce nun var imiş “ cevabını alınca tekrar aynı soruyu sorup aynı cevabı aldı. Bu sefer bir başkasına   onlarla yolculuk etmek istediğini söyledi. Aldığı “ Kaf sine kavuştu bile” yanıtı karşısında şaşırıp öfkelendiyse de bunu olur gibi yorumladı ama bu garip kervandaki insanlara pek fazla soru sormamaya karar verdi çünkü aldığı cevapların hiç birini anlamadı.

Kervan o gün boyunca vahada konakladı. Asım ne zaman hareket edeceklerini bilmiyordu. Sormaya da niyetli değildi. Açıkçası sorduğunda cevabı anlayamamaktan korkuyordu.  Zaten acelesi yoktu çünkü diğerlerinin de bu vahayı bulacaklarını ümit ediyordu. Kendisine uyuyabileceği bir yer ararken   on yaşlarında, kıvırcık saçlı, kömür karası gözlerini kendisine dikmiş bir çocukla göz göze geldi.  Barikbin kervandaki tek çocuktu. Asım  sorduğu sorulara  anlayabileceği cevaplar vermesine pek sevindi ama çok  da  bir şey öğrenemedi.

- Kervanın nereye gidiyor ?

- Bilmem. Nereye gittiğimiz önemli mi?

- Önemli olmaz mı hiç

- Sen nereye gidiyorsun ?

- Henüz bilmiyorum. Bu çölün adı nedir?

- Bilmem , çöl işte.  Bir adı olması mı gerekiyor?

- Her şeyin bir adı vardır , evlat. Senin de adın var. Benim de bir adım var. Adımı bilmesen beni çağıramazsın. Benim adım Asım.

- Benim adım da Barikbin.  Ama biz çölü çağırmayız ki.

- Evet ama  dostlarımıza  anlatmak isteyebiliriz.  Falanca çöle gittim orada türlü maceralar yaşadım diye.

- Tamam o zaman buranın adı falanca çölü olsun.

- Olmaz herkesin üzerinde anlaştığı bir adı olmalı . Daha önce insanların verdiği bir isim yani.

- Ya kimse vermediyse.

- Olamaz vermişlerdir.

- Peki o zaman ben bilmediğim için kendim ona bir ad vereceğim.  Rakrakan çölü diyeceğim.

- Niye Rakrakan?

- Kardeşim Rakrakan bu çölde öldü. Böcek soktu. Peki sen ne çölü diyeceksin?

- O zaman ben de Barikbin çölü diyeyim. 

Barikbin’e göre Rakrakan , Asım’a göre ise Barikbin çölünde akşam olmuş,  ay bütün güzelliği ile gökyüzündeki yerini almıştı.   Gelen giden yoktu. Kervan yola çıkmak üzereydi. Asım nereye gittiğini bilmeden katıldı kervana. Diğerlerinin akıbetinden endişe ederek bir ara onları beklemeyi  düşündü ama  bu fikrinden caydı  çünkü vahaya gelene  kadar onlara ait hiçbir iz görmemişti.  Ne zaman geleceği belli olmayan hatta gelip gelmeyeceği dahi bilinmeyen başka  bir kervanı  beklemenin bir anlamı olmadığına  karar verdi..

Kervandaki herkesin kör olduğunu fark etmesiyle Barikbin’e bunun nedenini sordu:

- Benim kabilemde herkes on üç yaşına gelince kör olur ve kırk yaşına kadar öyle  yaşar  şayet  kırk birinci yaşına ulaşırsa  tekrar görmeye başlar. Eğer görmeye başlamazsa Allah onun adağını kabul etmemiş demektir. Çünkü Allah aynımim’den geçemeyenlerin adaklarını kabul etmez.

- Aynımim mi? O da ne?

- Aynımim işte. Hiç duymadın mı*

- Hayır. Nasıl bir şey o?

- Ben de henüz ne olduğunu tam olarak bilmiyorum. Şebitire’de yani on üç yaşına basmadan önceki son gecede sana rehberlik edecek olan kişi ile –ki  bana Konrul Alp edecek- Tar’a çıkarsın. Orada rehberin sana bazı sırları açıklar, yol gösterir. Bu tür şeylerin zamanından önce anlatılması uğursuzluk getirdiği için anlatılmaz. Üç senem var kör olmak için. Sen kaç yaşındasın?

- Kırk iki.

- Ne garip dedi Barikbin hiç kör olmadın mı ?

- Hayır. Ama ben gördüğüm bir rüya yüzünden yavaş yavaş kör olmaktayım.

- Rüyalar insanı kör etmezler. 

- Evet etmemeleri gerekir ama benim ki ediyor işte.

- Bunu  Hasif bilir.

- O kim?

- Her şeyi bilen bir adam. 

- Beni ona götürür müsün?

- Yerini bilmiyorum. Kimse de bilmez. Ama seninle görüşmesi gerekiyorsa karşına çıkar zaten. Beklemen yeterli.

- Peki sen korkmuyor musun kör olmaktan ?

- Bazen. Ama adağım kabul olursa  tekrar görmeye başlayacağım. Hem  başka şeyler, başka âlemler göreceğim.

- Ne göreceksin mesela ?

- Bilmiyorum. Daha kör olmadım.

- Peki baban gördüklerini sana anlatmıyor  mu ?

- Anlatıyor. Bir adam görmüş geçen gün sırtında heybesi, yürüyormuş.

- E sonra ne olmuş adama ?

- Hiiiç! Yürüyüp gitmiş ve gözden kaybolmuş. Bir şey mi olması gerekiyor ki ?

- Bilmem. Baban niye anlattı bunu sana?

- Niye anlatmasın ?

- Anlatmaya değecek bir şey değil de o yüzden.

- Anlatmaya değecek olan ne ki ?

- Hikayeler, masallar anlatılmaya değer onlar bunlardır.

- Hmm. Belki o adamın bir hikayesi yoktur.  

- Hikayesi olmayan adam olur mu? Herkesin bir hikayesi vardır. 

- Belki Allah onu hikayesi olmayan bir adam olarak yaratmıştır. Yani ona ceza vermiştir.

- Ooo!  Bu çok büyük bir ceza olurdu evlat.

- Tamam, belki vermemiştir. Belki de adam hikayeleri sevmiyordur ve onlardan kaçıyordur. Başına bir hikaye gelmesin diye de hiç oturmuyordur.

- Herkes hikayeleri sever.

- Belki o herkes gibi değildir. Sadece yürüyordur. Hiç durmadan . Ama uykusu gelince uyuyordur. Acıkınca yemek yiyordur . Ve gene yürüyordur.

Asım yol boyunca Barikbinle uzun uzun sohbet etti. Çok sevmişti bu çocuğu. Keşke böyle bir oğlum olsa diye geçirdi içinden. Mübarek geldi aklına. Ne yapıyordu acaba? Dükkanı ne haldeydi kim bilir. Asım düşünceleri arasında kaybolmuşken  kum tepelerinden birinin üzerinde asasıyla dikilmiş bir adam  gelen kafileyi izlemekteydi. Kervan yaklaşınca bulunduğu tepeden aşağıya doğru inmeye başladı. Sakalı nerdeyse dizlerine varan adamı görünce Barikbin:

-İşte Hasif bu. diye sevinçle  işaret etti Asım’a.

Kervandakiler onu coşkuyla karşılayıp etrafında halka oldular. Herkes sırayla Asım’ın anlayamadığı sorular sordu. Aldıkları cevaplardan tatmin olmuş gibiydiler. Asım niye böyle konuştuklarını sorunca Barikbin bunun körlerin lisanı olduğunu söyledi. Sıra Asım’a gelince o da rüyasını anlattı. Bunun üzerine Hasif :

-Âlem-i misal  mim  harfi üzere bina edilmiştir. O bir anahtardır ve onda nice alametler gizlidir. Lam ile  ye’nin izdivacından o doğar. Ra’nın  he ile taksimi yine onu verir. Be adedince kef ona tekabül eder. Onun sırlarına vakıf olan âlemin sırlarına erer. O sırra vakıf olduğunda inşaallah bu dertten kurtulursun.  Allah muhakkak senin için en  hayırlı olanı murad etmiştir.

-O sır nedir?

-Alenen bilinen sır değildir. Cevap sende gizlidir. Bunu bulmak sana düşer.

Hasif’ten ayrıldıktan sonra yollarına devam ettiler. Asım hayal kırıklığına uğramıştı. Bütün gece düşünüp durdu. Fakat kendisinde saklı olan cevabın ne olduğunu bir türlü bulamadı.  Ertesi gece kara bir kilimin önünde bağdaş kurup oturan kızıl sakallı bir adamla karşılaştılar. Kervan geçerken siyah ihrama bürünmüş bu adam:

-Var mıdır  kârlı bir alışveriş yapmak isteyen? Diye sordu

Barikbin çölün tehlikelerle dolu olduğunu yollarına devam etmenin daha doğru olacağını fısıldadı Asım’a. Kervan sessiz sedasız geçti adamın yanından. Birkaç tepe aşmışlardı ki tekrar aynı soru ile çıktı karşılarına. Onu üçüncü görüşlerinde Asım dayanamayıp

-Ne alıp satarsın ? Diye sordu.

-Ademoğlunun alıp satamayacağı ne varsa onları alıp satarım.

-Ne gibi?

-Şan , şöhret, itibar, hayal...

-Peki rüya?

-Evet rüya da alıp satarım.

Asım heyecanla kurtulmak istediği rüyasını anlattı. Adam:

-Bu rüyayı kimse almaz. Kim kör olmak ister? Güzel rüyalar görmektir ademoğlunun muradı. Lakin ben hayırsever bir tüccarım. Bu rüyadan kurtulmanın yolunu elbet sana göstereceğim. Adında mim harfi var mıdır?

-Evet. İsmim Asım

-İsmindeki mimden  kurtulman icab eder.

-İsmimdeki mimden mi? Nasıl yani?

-Mim ki zahirde insanın ağzıdır. Ademoğlu onunla dua eder, onunla isyan eder. Her ne iş gelirse başına söyledikleri yüzündendir. Batında ise o âlem-i misal’in kapısıdır. Aynı zamanda cem olmaktır, suret bulmaktır, Bana ismindeki mim’i sat. Böylece o rüyadan da kurtulmuş olursun.

-Ama o zaman adımın bir anlamı kalmaz.

-Mim’in yedi faslından altıncısı  senindir.

-Neymiş o?

-Ye harfi. O ki insanın elidir. Ademoğlu hayrı da şerri de onunla işler. Onunla kuvvet bulur.

-Lakin insanların beni asi diye çağırmasını istemem. Yerine başka bir harf veremez misin?

-Bu mümkün değil.

-Niye?

-Bilmez misin ki mim’in belka’da tezahürü ye’dir? İstersen isminin tamamını sat bana. Belki kendine başka bir isim ediniverirsin.

-Asi olmaktan iyidir. İsmimin tamamı senindir.

-Öyleyse şu kilimin üzerine çıkıver de seni rüyadan kurtarayım.

Artık bir ismi olmayan O, Barikbin’in bütün uyarılarına rağmen devesinden indi. Sağ ayağını kilimin üzerine atacakken yaşadığı bir anlık tereddütü fark eden  tüccarın teşvikiyle siyah  kilimin üzerine çıktı ve aniden bir boşluğun içine yuvarlandı. 

Burcu Güven, Âlem-i Misal Rehberi, Şule Yayınları, 2019.

EDEBİYAT AİLEM KATEGORİSİNDEN...

kusurlu-heykel-14660

İmran Elagöz Taşkın

Safinaz Hanım can kuşunu uçurup dar ve karanlık evine yerleşeli tam elli iki gün olmuştu. Merhumenin bedenini ortadan kaldırmaya yeminli kurtçukların hücumuyla geçen elli iki gün. Kim demiş, insan kabirde yalnızdır, diye! Ölen sebebiyle toprak altında başka türlü bir hayat kımıl kımıl devam ediyordu. Mevtanın etleri kemiklerinden ayrılmaya başlamış, burnunun düşmesine az kalmıştı. Bu süre zarfında kızları ziyaret etmiş, ana-babalarının mezarına çiçek buketleri bırakıp gitmişlerdi.

DETAY...

selman-nuriler-71565

Selman Nuriler

Bir: Allah. Dedem “Birdir Allah,” derdi kalkarken hep. Koltuktan, sofradan, misafirlikten, fark etmez. Onun hayalî bastonuydu bu söz. Eşyalar uykudan uyanır gibi olurdu bu kelimeleri söyleyince. Perdeler ve örtüler havalanır, kapı kendiliğinden açılırdı. Kadınlar konuşurken duyuyordum, yaşlıların böyle özel güçleri olabiliyormuş. Hızlı hızlı giderdi dedem her yere.  

DETAY...

mustafa-sari-80743

Mustafa Sarı

kötürüm dakikalar sürünür duvarlarda bileklerimde metalin keskin izi cüzzamlı bir fırtına değilim artık hayır şu muazzam kış karşısında baygın sıcakları özleyen şımarık bir kar tanesiyim yoruldum üşümekten

DETAY...

babamin-makineleri-27655

Ali Murat Binark

Bazen ne kadar çabalarsan çabala kötü olursun. Bu yüzden kendinden nefret edersin ve nefret ettikçe daha kötü biri olursun. Bazen biri bile olamazsın. Ortalıkta salınıp duran bir ruhsundur sadece. Kimliksiz, kişiliksiz bir şey. Kimse seni anlamaz. Ergen miyim, dersin kendi kendine. Ergensindir. Değilsindir. Hep çocuk görürsün kendini, hep yaşlı. Ağlamaktan yüzü kızarmış küçük bir çocuğun seni gördüğü andaki o bir anlık duraksamasıyla mutlu olur, rastgele bir sokaktaki tanımadığın bir adamın, yüzüne yönelmiş şüphelenen bakışlarından mutsuz olursun.

DETAY...

2024. Copyright © Rahşan Tekşen.

Avinga | XML