ANA SAYFA » KİTAPLIĞIM » EDEBİYAT AİLEM » Meryem Kılıç
PROVAYI ALKIŞLAMAK İÇİN TOPLANANLAR
kollarım böyle bir şey söylemek üzere havada
ordular gittiler kapılarının altında dinlenen adamlarla birlikte
söylenmemişti önceden bu gördüğün kıştır yorabilir bu gördüğün kamaştırır gözlerini
söylenmemişti veremedim bir isim, çatıda bekleyen yağmur ha düştü ha düşecek
ya da dağılacak sis fazla yer kaplıyor kolluyorum kendimi
uykuyla uyanıklık arası evleri sayıyorum düşmemek için göğe
-önce geniş yerler açalım dağlara sonra hatırlayalım-
başaklar yenilerini çağırıyor onların da kolları havada-
söyleyip duruyorum önce kendim duymalıyım
yankıları yanlarında geliyor insanlar rüzgâr da, şehir solduruyor parmak izlerini
söylenmemişti
başka mutluluklar rüyadan dökülen tatlı hafif içecekler
yazılmaması gereken çok şey var yazılabilir hiç
aklımdaki çengel, boş dolanan çengel
merhabanın yakışmadığını düşünüyorum bugünlerde, yağmurun acıtmasını kimsenin yüzüne
çok yonga dökülecek daha ayaklarımın üstüne
bahsetmiş olabilirim önceden şehir ve parmak izi bahsinden
sular nerede yükselir nerede taşıyabilir bizi
kaç kez endişelenir annelerimiz en çok ne zaman
ümit edebiliriz, belki yapabiliriz bunu
Meryem Kılıç, Kafes Kesiği, Şule Yayınları, 2019.
kötürüm dakikalar sürünür duvarlarda bileklerimde metalin keskin izi cüzzamlı bir fırtına değilim artık hayır şu muazzam kış karşısında baygın sıcakları özleyen şımarık bir kar tanesiyim yoruldum üşümekten
Bahçemizde bir elma ağacı var. Meyveleri pazardakiler gibi kırmızı ve büyük değil. Küçük, yeşil ve biraz ekşiler. Isırdıkça tatlı tatlı kokuyorlar. Bu ağaç benim yazlığım. Kış biter bitmez serçe gibi dallarına konuyorum. Yaprakları beni herkesten saklıyor. Bir de babam gölgesine salıncak kurdu mu, değmeyin keyfime!
Safinaz Hanım can kuşunu uçurup dar ve karanlık evine yerleşeli tam elli iki gün olmuştu. Merhumenin bedenini ortadan kaldırmaya yeminli kurtçukların hücumuyla geçen elli iki gün. Kim demiş, insan kabirde yalnızdır, diye! Ölen sebebiyle toprak altında başka türlü bir hayat kımıl kımıl devam ediyordu. Mevtanın etleri kemiklerinden ayrılmaya başlamış, burnunun düşmesine az kalmıştı. Bu süre zarfında kızları ziyaret etmiş, ana-babalarının mezarına çiçek buketleri bırakıp gitmişlerdi.