ANA SAYFA » KIRK BİR KERE İSTANBUL » Kırk Bir Kere İstanbul'dan Seçmeler » Galata Köprüsü
ALTIN LİRALARDAN TAHTA KÖPRÜ
...
Köprüden geçmek isteyen herkes hâlâ müruriye vermek zorundadır. Aksi halde köprü tahsildarlarından herhangi biri kendisine musallat olup onu cümle âleme rezil rüsva edebilir. Bu beyaz entarili memurlar öyle acımasız, öyle zorba zevat olarak bellenmiştir ki onlar hakkında nice mizahi resimler çizilmiş, yazılar yazılmıştır. Hâlbuki tek bir gün, onların yerine geçilseydi ve para vermemek için tramvaya asılarak karşıya geçmeye çalışan onlarca insanın peşinde koşulsaydı, belki de tahsildarlar haklı görülecek, biraz da insafa değer bulunacaktı.
Lâkin kimin aklında ne olduğunu nereden bilecekti müruriye toplayan tahsildarlar! Onların hataları, yetişkine de çocuğa da aynı muameleyi yapmak, öfkelerini herkesten çıkartmaktı. Bu yüzden gazeteler meseleye dikkat çeken satırlar kaleme alıyor, bu mevzuda Bahriye Nazırı’nın dikkatini çekmeye çalışıyorlardı:
“Köprü memurlarının hilaf-ı terbiye hareketleri pek çok defa umumun şikâyetlerine bahis olunmuştur. Bu memurların çoluk çocuğa ve muteber zevata dahi itale-i lisana ve bed muameleye ve hatta sebb ü düşmana daima cür’et ettikleri çeşm-i teessüf ve nefret ile görülmekte olduğundan bunların terbiyesi veyahut kabil-i terbiye olmazlar ise tebdil olunup yerlerine erbab-ı dirayetten adamlar tayini zımmında Bahriye Nazırı Devletlu Paşa Hazretleri’nin nazar-ı dikkatleri celp olunur.”
...
Metnin tamamı için: Kırk Bir Kere İstanbul, Şule Yayınları, 2013, sf. 135-142.
Sadece sultanlar için yapılmıştı Alay Köşkü. Bu yüzden büyük bir taht odasından başka, birkaç küçük hizmet odası vardı sadece. Tâ III.Murad devrinde, yine burada ahşap bir köşkün olduğu rivayet edilse de Fatih döneminde yapıldığı daha kat’îydi. Ne vakit yapılmış olursa olsun, ilk yapılan ahşap köşk yıktırılmış, II.Mahmud’un yaptırdığı bina Alay Köşkü olarak bugüne gelmişti.
1980’de Sahaflar Çarşısı yeniden tanzim edildi. Dükkânların üzeri kapatıldı, avluya taşlar döşendi, ortaya küçük bir bahçe yapıldı ve çeşme kondu. Sahaflar, sadece ders kitapları, testler, hediyelik eşyalar satan bir kitap çarşısı olarak idrak edildiği günden beri de içi çıkarılmış bir cevize döndü.
Açılan her çömlekten, küfeden farklı bir kokunun yayıldığı; her kokunun başka bir derde deva olmak için sahibini aramaya koyulduğu yerdi burası. Bir avuç amber kabuğu almaya gelirdi cenazesi olan. Tütsü olarak yakardı amber kabuğunu ki Rahmet-i Rahman’a güzel kokularla uğurlansın yolcu. Kimi aktarın başına varır; taş döken, kum söken bir ilâç sorardı.
Evvela sadece asker için ortaya çıkmışsa da öyle cazibeli hâle gelmiştir ki asker, memur, esnaf; hatta erkek, kadın demeden neredeyse herkesin başında fes görülür olmuştur. Lâkin esnafın halktan, memurun askerden ayırt edilebilmesi için feslerin kullanılış şekillerine kaideler getirilmiştir. Kimileri fesin etrafına çember saracaktır, kimileri ağabani, kimi leri tülbent…