ANA SAYFA » KIRK BİR KERE İSTANBUL » Kırk Bir Kere İstanbul'dan Seçmeler » Mısır Çarşısı
DİŞ İÇİN KERPETÂN GÖZ İÇİN ÇEŞMEZÂN
...
Açılan her çömlekten, küfeden farklı bir kokunun yayıldığı; her kokunun başka bir derde deva olmak için sahibini aramaya koyulduğu yerdi burası. Bir avuç amber kabuğu almaya gelirdi cenazesi olan. Tütsü olarak yakardı amber kabuğunu ki Rahmet-i Rahman’a güzel kokularla uğurlansın yolcu. Kimi aktarın başına varır; taş döken, kum söken bir ilâç sorardı. Mısır püskülü doldururdu kese kâğıdına aktar. Kaynat, derdi, bir güzel. İç suyunu, bulursun devanı bi-izn’illâh. Kimi bir hekime gitmenin ciddiyeti ve itimadı ile çocuğunu aktara getirir, gözündeki arpacığı gösterirdi. Mürdesenk verirdi ona aktar. Aman, derdi, mürdesengi bir bardak içinde gülyağı ile ezesin, çocuğunun gözüne öyle süresin. Bulur devasını bi-izn’illâh. Ciğerlerini tırnaklarıyla çizip duran öksürük illetinden şikâyetçi olurdu kimi. Arap zamkı verirdi aktar ona. Kani olmayacak olursa müşteri şayet, bilir misin, diye sorardı aktar, evlâdı gibi tanıdığı malını methetmeye bir yol bulmak için. Sarayın hekimbaşı Salih b. Nasrullah, altı derde devâ olan bu ilaç için ne der kitabında: “Öksürüğü keser, akciğer yaralarına iyidir, mideye kuvvet verir, gülyağında kavrulup yenirse göğüs ve akciğerden gelen kanı keser, gülsuyu ile eritilip göze damlatılırsa göz ağrısına ve dahi kepeğe iyi gelir.”
...
Metnin tamamı için: Kırk Bir Kere İstanbul, Şule Yayınları, 2013, sf. 41-47.
Güneşi bile unutmuş toprak, gül vermeyi öğrenir onun elinde. Saçlarının telleri birbirine karışmış ağaçlar, kendilerine çeki düzen vermeyi… Gözleri de hayran bırakır tekke böylece, gönülleri olduğu kadar. Kapısından misafir eksik olmaz. Yemeğini yemeden, şerbetini içmeden kalkıp giden olmadığı gibi. Bu kapıya gelip de sadakasını almayan bir fakir yoktur. Bu kapıya gelip de duasını almayan bir tek fakir: Vezirler, paşalar, divan erbabı, esnaf, halk…
Kütüphaneye tayin edilecek ilk hafız-ı kütüb, bugünün ifadesiyle diğerlerinin müdürü olacaktır. Günlüğü seksen akçeye gelecek, kütüphanenin meşrutasında ikamet edecek, vazife mahallini tenha koymayacak ve haftanın beş günü, her sabah öğrenci okutacaktır. Hulâsa bir ehl-i ilim ve sahib-i fazl kimesne hafız-ı kütüb-ü evvel olabilecektir.
İsminden de anlaşılacağı gibi Valide Han’ın sadece büyüklüğüne bakarak bile yaşı tahmin edilebilir. Zira on yedinci asra gelinceye kadar hanlar ya tek avluludur ya da çift avlulu; ya tek katlıdır ya da çift katlı. Büyük Valide Han, kendi asrında üçüncü avlusu yapılan ilk handır ki on yedinci asır, han inşasının zirveye ulaştığı, on sekizinci asır da kemale erdiği dönemdir.
1980’de Sahaflar Çarşısı yeniden tanzim edildi. Dükkânların üzeri kapatıldı, avluya taşlar döşendi, ortaya küçük bir bahçe yapıldı ve çeşme kondu. Sahaflar, sadece ders kitapları, testler, hediyelik eşyalar satan bir kitap çarşısı olarak idrak edildiği günden beri de içi çıkarılmış bir cevize döndü.