ANA SAYFA » KIRK BİR KERE İSTANBUL » Kırk Bir Kere İstanbul'dan Seçmeler » Nuruosmaniye Kütüphanesi
NURUMAHMUDİYE
...
Yıl 1754. Aylardan Aralık. Külliyesine altı yıl bağışlayan, Saliha Sultan’dan doğma I.Mahmut, Şehsuvar Sultan’dan doğma kardeşi III.Osman’ın fermanıyla kendi külliyesine değil, Yeni Camii Türbesi’ne defnedildi. Haksızlığı göre göre padişah buyruğu karşısında lâl oldu diller. III.Osman’ın, abisini kendi külliyesine defnettirmemedeki gerçek maksadı, abisinin ölümünden bir yıl sonra anlaşıldı.
Yıl 1755. Aylardan Aralık. Sadrazam Mehmet Said Paşa’nın çabalarıyla külliyenin inşaatı bitti. I.Mahmut’un kardeşi III.Osman, kendi adına izafeten külliyeye Nur-u Osmaniye adını verdi. Lâkin III.Osman bununla da kalmayıp abisine ait kitapların üzerlerindeki mühürleri sildirmek ya da kâğıtla kapatmak suretiyle, ona ait emareleri silerek kitaplara kendi mührünü vurmaktan dahi çekinmedi. Ne var ki ışığa tutulduğunda gerçek mührün bir gölge gibi görünmesine mâni olmaktan da acizdi.
...
Metnin tamamı için: Kırk Bir Kere İstanbul, Şule Yayınları, 2013, sf. 83-90.
1980’de Sahaflar Çarşısı yeniden tanzim edildi. Dükkânların üzeri kapatıldı, avluya taşlar döşendi, ortaya küçük bir bahçe yapıldı ve çeşme kondu. Sahaflar, sadece ders kitapları, testler, hediyelik eşyalar satan bir kitap çarşısı olarak idrak edildiği günden beri de içi çıkarılmış bir cevize döndü.
Bunca güzellik mabetten çok müzeye çevirmiştir Rüstem Paşa Camii’ni. Seyyahları hiç eksik olmaz. Her gün yüzlerce göz süzülür kubbeden payelere. Flaşlar duvarların, çiniler seyyahların gözlerini kamaştırır. Uzak diyarlardan sırf çinileri görmek için gelen gözleri… Ömründe hiç mavi görmemiş bir delikanlı girer cümle kapısından. Elinden tutan beyaz âsâsı mihraba kadar götürür onu. Seyyahlar bir bir terk ederken camiyi, o secdeye kapanmış vazodaki menekşelerin kokusunu çekmektedir içine.
Köprüden geçmek isteyen herkes hâlâ müruriye vermek zorundadır. Aksi halde köprü tahsildarlarından herhangi biri kendisine musallat olup onu cümle âleme rezil rüsva edebilir. Bu beyaz entarili memurlar öyle acımasız, öyle zorba zevat olarak bellenmiştir ki onlar hakkında nice mizahi resimler çizilmiş, yazılar yazılmıştır.
Loti, çok eski ağaçlardan mürekkep bir ormandan mermer beyazlığı ile çıkan mukaddes cami ve sonra muzlim renkler taşıyan ve içine mermer parçaları serpilmiş cesim mezarlıkları ile bir ölüm şehri olan hazin tepeler, diye tarif eder Eyüp sırtlarını.